İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü tarafından düzenlenen ”İstanbul Kent Araştırmaları”nın Nisan- Temmuz 2021 tarihleri arasında çevrim içi olarak düzenlenen ilk seminer serisi tamamlandı.
Seminer serisinde 5 farklı meslek grubundan ve 11 farklı kurumdan toplam 17 araştırmacı, İstanbul’a dair son üç sene içerisinde, kent ölçeğinde gerçekleştirdikleri araştırmaların sonuçlarını paylaştı. Seminerlerde İstanbul’da planlanan toplam 90 proje, farklı yönleriyle tartışmaya açıldı. Seminerlerde tartışılan araştırmaların konuları ve anahtar temaları, İstanbul’un son yıllardaki kent gündeminde önemli hususların da ortaya çıkmasına imkan sağladı.
Seride ele alınan araştırma sonuçlarında en öne çıkan konulardan biri İstanbul’un çok katmanlı yapısının kent planlamasını ne şekilde yönlendirdiği ve kent genelinde gerçekleştirilen uygulamaların sonuçları oldu. Bu bağlamda seride en sık tartışılan konulardan biri İstanbul’un sahip olduğu kültürel miras, Dünya Miras alanları, bu alanları koruma ihtiyacı ve alanlarda uygulanan dönüşüm politikaları oldu. Dr.Öğr. Üyesi Buğrayhan Biçkici Arıkan Osmanlı’dan günümüz İstanbul’una değin uzanan ve pek çoğu hala kullanılabilir durumda olan su yapıları mirasına değinirken; Kutlu Neydim ise İstanbul’un 1980 sonrası dönemde oluşturmaya çalıştığı küresel kent kimliğinin tarihi kent merkezinde yarattığı etkileri ortaya koydu. Bu bağlamda, özellikle dünya miras alanlarını içeren tarihi yarımadada geliştirilen yenileme projeleri ve yeni gelişim projelerinin kültürel mirasa olan etkileri, kültürel miras etki değerlendirme uygulamalarının yeterlilikleri ve tarihi kent kimliğinin korunabilmesi için yapılması gerekenler farklı disiplinler aracılığıyla tartışıldı. Öğr. Gör. Dr. Ayşegül Can ise; küreselleşme etkisindeki uygulamaların özellikle tarihi çekirdek üzerinde yoğun bir soylulaşma sürecine yol açtığına, bu uygulamalar sonucunda uzun zamandır bu bölgede yaşayanların mekana aitlik duygusunu kaybetmeye başladığına ve kentsel mekanda gerilimler görülmeye başladığına dikkat çekti. Burcu Sarı, dönemsel olarak kent politikalarında yaşanan bu değişimin ortak mekan kavramının ve dolayısıyla kent dokusunun da değişimine yol açtığına dikkat çekerken, Ar.Gör. Can Baldan ise; kullanıcı gruplarında yaşanan değişimin kentsel mekan üretimi ile birlikte kentteki azınlık gruplarının kimliklerini de etkilediğine dikkat çekti. Bölgesel bazlı bu değişimlerin, İstanbul’un çok katmanlı yapısı bağlamında bütüncül olarak düşünüldüğünde, önemli kimlik kayıplarına, somut ve somut olmayan mirasın önemli oranda tahrip edilmesine yol açacağı vurgulandı. Bu bağlamda en çok tartışılan konulardan biri kimlik iken, bir diğeri de ortak mekan kavramı ve kamusal alan oldu. Pelin Albayrak, tarihi kent merkezi içerisindeki meydanların kamusal alan olma özellikleri devam etse de bu alanların öneminin ve etkileşimde olduğu fonksiyonların kentsel politikalar ve kent dokusuyla değiştiğine dikkat çekerken; Ar.Gör. Özge Gürsoy ve Ar.Gör. Selda Cansu Temel, örnekler üzerinden, alanların çeşitli tasarım özelliklerine odaklanarak, İstanbul’daki kent meydanlarının ve ortak mekanların kalitesini değerlendirdi.
Seminerde sunulan araştırmalarda vurgulanan bir diğer nokta ise; İstanbul’un küresel kent kimliğine uygun olarak yaşadığı dönüşüm süreçleri oldu. Şeyma Öztaş, İstanbul’da önce üretim sanayisi, sonrasında da hizmet sektörünün gelişimi ile İstanbul’da oldukça hızlı şekilde artan kent nüfusunun barınma ihtiyacının karşılanmasında kiralık konutların rolüne ve konut alanlarının geçirdiği dönüşümün temel odaklarına değindi. Öztaş, kentsel politikaların değişimine paralel olarak konut alanlarının gelişimini ve kiralık konut stokunun dönüşümünü analiz etti. Doç. Dr. Akansel Yalçınkaya, Atatürk Havalimanı örneği üzerinden, İstanbul’da uygulanan büyük projelerin uygulandıkları dönemlerde kent kimliğinde ve kent dokusu üzerinde önemli etkileri olduğuna; ancak bu projelerin kent politikalarının değişmesi ile birlikte bu önemlerini yitirme tehlikesi olduğuna dikkat çekti. Ar. Gör. Ayça Çelikbilek ise; İstanbul’da planlanan mega projelerin atıl kalmış, değerli alanları yenilemekten ziyade, bölgeye yeni yatırımları çekecek nitelikte öncü projeler olduğuna dikkat çekti. Çelikbilek, çoğu zaman halk katılımı olmayan, yukarıdan aşağıya kurgulanan bu projelerin yüksek maliyetlerinin, maliyet ve zaman aşımlarının pek çok noktada kentsel muhalefet ile karşılaştığına dikkat çekerken; Ar.Gör. Araf Öykü Türken İstanbul’da e-katılım süreci yürüten projeleri ve bu politikaların katılım sürecindeki etkilerini değerlendirdi. Bu noktada Ar. Gör. Emre Söylemez ise; Kadıköy örneği üzerinden, şehir planlamasında zaman, mekan ve toplum unsurlarından birinin ya da birkaçının göz ardı edilmesinin ne tür problemler yaratabileceğini ve kent planlamasının çok disiplinli yapısını ortaya koydu.
Kent yönetimi ve yönetişime ek olarak, seminerlerde öne çıkan bir diğer konu ise; risk yönetimi oldu. Gökhan Sapmaz, dirençli bir kent planlayabilmek için kent planlamasında jeolojik verilerin kullanımının ve mikrobölgeleme çalışmalarının önemini vurguladı ve İstanbul’da birbiri arkasında geliştirilen pek çok projenin -ve hatta afet sonraı toplanma alanlarının- riskli bölgeler üzerinde geliştirildiğine dikkat çekti ve bu durumun İstanbul için önemli derecede bir ikincil afet riski yarattığını vurguladı. Öğr.Gör. Ece Özmen ve Dr. Tolga Kayacan ise; yoğun ve plansız yapılaşmanın, gerek ulaşım planlamasının yetersizliği gerek ortak mekanların eksikliği nedeniyle kentsel stresi artırdığına ve İstanbul’un en stresli kentler sıralamasında üst sıralarda yer aldığına dikkat çekti.