Menü Kapat

“İstanbul Kent Araştırmaları”nın 12. Seminerinde Kentsel Stres Kavramı ve Sağlıklı, Sürdürülebilir Bir İstanbul için Kentsel Stresi Azaltmanın Önemi Tartışıldı

İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü tarafından düzenlenen “İstanbul Kent Araştırmaları” seminer serisinin on ikincisi 02 Temmuz 2021 tarihinde çevrim içi olarak düzenlendi. Şehir ve Bölge Planlama Bölümümüz Araştırma Görevlisi Ayça ÇELİKBİLEK moderatörlüğünde gerçekleşen seminere Dr. Tolga KAYACAN ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi´nden Öğr. Gör. Ece ÖZMEN, “Kentsel Stres Kavramı ve İstanbul’da Kentsel Stresi Azaltmak” başlıklı sunumları ile konuk oldu.

Seminer kapsamında araştırmacılar öncelikle bir yandan kentleşme sürecine bağlı olarak oluşan yoğunluğa, gecekondulaşmaya çözüm aranırken bir yandan da kentin yeni sakinlerine konut alanları oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çekti. Bu sürecin iyi yönetilememesi durumunda halk sağlığı üzerinde ortaya çıkacak sorunların özellikle Covid-19 pandemisi ile birlikte daha kuvvetli şekilde kent gündemine geldiğini belirtti. Bu nedenle, sürdürülebilir ve sağlıklı kentler planlanabilmesi için halk sağlığının ve kentsel stres kavramının büyük önem taşıdığını belirtildi.

2019 yılında Dünya Sağlık Örgütü´nün hastalık sınıflamasına dahil ettiği tükenmişlik sendromunu ve semptomları açıkladı. KAYACAN ve ÖZMEN dünyaca ünlü araştırma şirketleri Savvy Sleeper ve 24/7 Tempo´nun araştırma sonuçlarıyla tespit ettiği ve insanlarda yoğun stres yaratan etmenleri ve dünyanın en stresli kentlerini değerlendirdi. Araştırmacılar kentsel stresi yaratan faktörlerin sosyal yaşam, ekonomi, sağlık, kentlerin durumu ve kentsel çevresel kaynaklı faktörler olmak üzere beş başlık altında toplandığını belirtti. Bununla birlikte çözüm yolunun ise; problem odaklı çözüm ve duygu odaklı çözüm olmak üzere iki yoldan sağlandığını, kamusal açık alanlar yaratmanın stresi yönetmekte oldukça etkili bir uygulama olduğunu vurguladı. Problem odaklı çözümlerde strese neden olan etmenleri ortadan kaldırmanın, duygu odaklı çözümlerde ise kişilerin stres hissini azaltmaya yönelik düzenlemeler yapmanın öneminden bahsedildi. Araştırmacılar kamusal açık alanların arttırılması, ulaşım olanaklarının iyileştirilmesi, güvenlik unsurları ve uygun kent mobilyaları ile monotonluktan uzaklaşmak gibi etmenlerin problem odaklı çözümler için verimli yöntemler olduğuna dikkat çekti. Duygu odaklı çözümlerin ise; dolaylı yoldan insan psikolojisini rahatlatan yöntemler olduğunu, ancak temelde özel ve kamusal alanların doğru ve güvenli biçimde ilişkilendirilmesi ve sosyalleşmenin arttırılması yönünde olduğunu söyledi.

Sunum sonunda yapılan soru cevap bölümünde kentsel stres kavramının meşruiyeti ve küresel ölçekte planlama mevzuatında bir yeri olup olmadığına açıklık getirildi. Ayrıca kapalı yerleşmelerin kentsel stres kavramının neresinde olduğu, stresi azaltıp/arttırmakta ne kadar etkin olduğu üzerine tartışıldı. Sosyo- kültürel tesisler ve alanların kullanıcı stresini azaltan ancak aynı zamanda alan dışından getirdiği trafik sıkışıklığı ve nüfus yükü nedeniyle bölge sakinleri için stresi arttıran bir yönü olup olmadığına da dikkat çekildi.

Posted in Haberler, SKA 11, SKA 3, SKA HABERLERİ