Üniversitemiz, sadece kampüs topluluğumuza değil, yerel halka da iklim hakkında eğitimler sunmaya ve sivil toplum kuruluşları ile ortaklaşa çevre eğitimleri ve sürdürülebilir kalkınma eğitimleri vermeye devam ediyor.
“3.İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sürdürülebilirlik Haftası” etkinliklerinin ikinci günündeki interaktif atölye saatine, 350Türkiye konuk oldu. 19 Aralık 2023 Salı günü İMÜ BİLTAM Toplantı Salonu‘nda gerçekleştirilen ve 350Türkiye’nin tasarladığı “Parata: Bir İklim Adaleti Hikayesi” isimli rol oyununun oynandığı atölyenin yürütücülüğünü 350Türkiye’den Efe BAYSAL, kolaylaştırıcılığını ise İMÜ Sürdürülebilirlik Ofisi’nden Ar.Gör. Ayça ÇELİKBİLEK üstlendi. Oyunda iklim krizinin kişi ve toplumlar üzerindeki etkileri eşitsizlikler ve iklim adaleti bağlamında tartışıldı. Öğrencilerimizin, personelimizin ve kamunun katılımına açık olarak düzenlenen atölyeye 12 kişi katıldı.
Atölye Efe BAYSAL’ın iklim değişikliği hakkında bilgilendirme yapmasını takiben iklim krizinin kentlere ve doğaya olan etkilerinin tartışılması ile başladı. BAYSAL, iklim değişikliğinin etkilerinin günümüzde sıklıkla hissedildiğine dikkat çekerek, iklim krizinin uzaktaki soyut bir kavram olmadığını, günümüzün sürdürülebilirlik alanındaki temel sorunlarından biri olduğunu belirtti. İklim değişikliğinin görünen doğrudan etkileri olmasının yanı sıra, pek çok farklı sorunun içine sızarak bu sorunları da derinleştirdiğini belirtti. Katılımcıların iklim krizinin en önemli etkileri arasında aşırı iklim olayları olduğunu belirtmesi ile BAYSAL, Türkiye’de 1970-2010 yılları arasında senede ortalama 400 aşırı iklim olayı yaşanırken, bu sayının günümüzde 1.300’lerin üzerine çıkmış olduğunu aktardı. Diğer yandan, bu süreçte Ada Ülkeleri’nin giderek sular altında kalmaya başladığına, bu durumun tarım üretiminin düşmesi ile birlikte gıda güvenliği için de olumsuz etkileri olduğuna dikkat çekti. Dahası, bu sürecin iklim göçüyle sadece kişilerin doğdukları toprakları terk etmelerine değil, o bölgedeki kültürlerin de yok olmalarına yol açacağını açıkladı ve iklim değişikliğinin yarattığı eşitsizlikler ile birlikte temelde bir adalet sorunu da yarattığına dikkat çekti.
Özellikle sanayi ve ulaşım gibi sektörlerdeki fosil yakıt talebinin iklim krizinde karbon emisyonu kaynaklı etkisini ele alan BAYSAL, ülkelerin gelişmişlik seviyesinin de ortaya çıkan bu adalet sorununda önemli bir rolü olduğuna değindi. Gelişmiş ülkelerin ekolojik ayak izinin yerel topluluklara göre çok daha fazla olduğunu; ancak iklim krizinin en ağır etkilerini ise bu karbon salımı az olan etkilerin yaşayabildiğini aktardı. 350 sayısının bu noktada yaşanabilir bir gezegen için önemli bir eşiği temsil ettiğini belirtti. Bilim insanlarının ve iklim uzmanlarının atmosferdeki karbondioksit miktarının güvenli üst sınırının milyonda 350 parçacık (ppm) olması gerektiğini belirtirken, günümüzde 415 ppm seviyesinde olunduğuna, bu nedenle acilen tüm ülkelerin iklim eylemi için harekete geçmesi gerektiğine dikkat çekti. Mevcut durum göz önüne alındığında ülkelerin iklim politikalarının hem iklim eylem planlarını hem de iklim uyumu stratejilerini bir arada içeren bir yaklaşım ile oluşturulmasının önemini vurguladı.
Etkinliğin ikinci bölümünde ise; iklim değişikliği ile ilgili ele alınan tüm bu konuları bir arada tartışma olanağı sunan “Parata: Bir İklim Adaleti Hikayesi” atölyesi gerçekleştirildi. Hayali bir ülke üzerinden kurgulanan atölyede, öncelikle katılımcılara hayali Parata ülkesi ve bu ülkenin doğal kaynakları, nüfusu gibi temel bilgiler aktarıldı. Daha sonra her bir katılımcı rol kartları seçerek, farklı sosyo-ekonomik roller üstlendi ve üstlendikleri rollerin iklim krizi ile başa çıkma kapasitelerini sorgulayarak iklim krizinin farklı toplumsal gruplar üzerindeki etkilerini değerlendirdi. İklim krizinin kişi ve toplumlar üzerindeki etkileri eşitsizlikler bağlamında tartışılması ile küresel bir sorun haline gelen iklim krizinde “Hepimiz gerçekten aynı gemide miyiz?” sorusuna cevap arandı
Atölye sonrasında, tüm katılımcılara dijital katılım belgesi verildi.