“3.İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sürdürülebilirlik Haftası” etkinlikleri bünyesinde, 20 ve 21 Aralık 2023 tarihlerinde olmak üzere, iki adet “Balkon Bahçeciliği Atölyesi” düzenlendi. İMÜ Sürdürülebilirlik Ofisi ve İMÜ Sürdürülebilirlik Topluluğu’nun Osmanlı Bahçesi iş birliği ile gerçekleştirdiği atölyenin eğitmeni, Osmanlı Bahçesi’nden Ziraat Teknikeri/ Tarım Danışmanı/ Permakültür Tasarımcısı Savaş GÖNEN idi. Tüm İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğrencilerinin, personelinin ve kamunun katılımına açık olarak düzenlenen atölyeler, 20 Aralık Çarşamba ve 21 Aralık Perşembe tarihlerinde İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sürdürülebilirlik Ofisi‘nde gerçekleştirildi.
İki aşamalı olarak yürütülen atölyelerin ilk aşamasında katılımcılara gıda üretimi ve balkon bahçeciliği, tohum ekimi ve bitki bakımı gibi konularda temel bilgiler aktarıldı. Kentlilerin kendi gıdalarını üretme becerilerine sahip olmasının ve balkon bahçeciliğinin yaygınlaşmasının amaçlandığı atölyelerin ikinci kısmında ise; Osmanlı Bahçesi tarafından sağlanan yerli tohumlar ve solucan gübresi kullanılarak tohum ekimi gerçekleştirildi.
Atölyenin teorik eğitim bölümüne tarım ve tarımsal üretimin sürdürülebilirlik ile kurduğu önemli ilişkiyi açıklayarak başlayan GÖNEN, Osmanlı Bahçesi’nin de Antalya’nın Ahatlı köyünde sürdürülebilir tarımsal üretim yapan bir yerli tohum üreticisi olduğunu ve ekolojik tarım, kırsal kalkınma ve kadınların işgücüne katılımını öne çıkaran projeler ile sürdürülebilir kalkınma amaçlarına katkı sağladığını belirtti. Tamamen geleneksel yöntemler kullanarak yerli, yani atalık tohumlar ürettiklerini ve tüketicilere tohum ile organik gübreyi bir araya getiren sebze yetiştirme setleri sunduklarını söyledi. GDO’suz ve melez olmayan tohumların üretiminde zararlı kimyasal ilaç ve gübre kullanılmayıp, %100 organik solucan gübresi kullanıldığını; hastalıktan ari olan tohumlarda sentetik kimyasal kaplama da olmadığını vurguladı. Amaçlarının ülkemizde kent ve hobi bahçeciliğinin yaygınlaşmasını sağlamak, kent tarımını yılın 12 ayında yapılabilir hale getirmek, kent insanının toprakla ve Anadolu’nun yerli tohumlarıyla bağını yeniden kurmasını sağlamak, uygun maliyetli, sağlıklı ve doğal beslenmenin yöntemlerini yaygınlaştırmak olduğunun altını çizdi.
Tarihte kent ve balkon bahçeciliğinin çeşitli dönemlerdeki örneklerini veren GÖNEN, Roma İmparatorluğu’nda genelde zengin ailelerin villa avluları ve özel bahçelerinde, daha çok peyzaj amaçlı olmakla birlikte, gıda üretiminin de yapıldığını belirtti. Manastırlarda rahiplerin geliştirdiği bir bahçe türü olan potager yani çömlekçi bahçelerinde, bugünkü adıyla yoğunlaştırılmış tarım veya kardeş bitkiler yöntemi kullanılarak aynı alanda birden fazla türün birbirine rakip olmayacak şekilde bir arada ekilebildiğini aktardı. Antik Yunanda kentleşme arttıkça evlerin çatıları ve avlularının da tarımsal uygulamalar için kullanılmaya başlandığını ve doğa ile entegre binaların ortaya çıktığını; öte yandan Amerika kıtasında Azteklerin şinampa adı verilen ve göl içerisinde dikme kazıklar üzerine dolgu yapılarak oluşturulan tarım alanlarında kendi kendine yeten, sıfır atık prensibine uygun üretim yaptıklarını ve günümüzde de devam eden bu tarımsal üretim yönteminde yetiştirilen bitkilerin aynı zamanda gölet suyunu da temizlediğini anlattı.
Genelde düşünüldüğünden daha kapsamlı olan balkon bahçeciliği kavramının kent bahçeciliği, çatı veya teras bahçeciliği, dikey bahçecilik ve saksı bahçeciliği şeklinde de yapılabildiğini belirten GÖNEN, kent bahçeciliğinin diğer tüm bu türleri kapsayan daha profesyonel bir tarımsal üretim yöntemi olduğunu söyledi. Balkonlarda domates, marul, maydanoz, fesleğen, kekik, salatalık, reyhan, roka, tere gibi sebzelerin; ekinezya, kudret narı, mercanköşk, melisa, tıbbi papatya, zufa otu gibi tıbbi aromatik bitkilerin; çilek, yer kirazı, goji berry gibi bazı meyvelerin ve yenilebilir olanlar da dahil çok çeşitli çiçek türlerinin yetiştirilebildiğini belirtti. Kendisinin de balkonunda 29 çeşit bitki yetiştirdiğini ve bu bitkilerin balarısı ve yabani eşekarısı gibi çok çeşitli canlıları kendine çekerek biyoçeşitliliği ve tür zenginliğini desteklediğini vurguladı.
GÖNEN, sunumunda balkon bahçeciliğinin sağladığı faydalara dair bazı istatistiki bilgiler de sundu. Dünya genelinde 800 milyondan fazla insanın balkon bahçeciliği yaptığını, dünya nüfusunun %70’inin küçük çiftçiler tarafından doyurulduğunu belirtti ve kent bahçecilerinin diğer üreticilere kıyasla %37,5 oranında daha fazla sebze ve meyveye erişebildiğini açıkladı. Kent bahçelerinin ayrıca iklim değişikliğine etkisinin çok daha az olduğunu belirtti ve her 10,76 m2’sinin 1 otomobilin yıllık karbon salımını dengeleyebildiğine; yani her bir kent bahçecisinin küçük bir alanda tarım yaparak varsa kendi aracının karbon emisyonunu nötrleyebildiğine dikkat çekti. Ayrıca kent bahçelerinde konvansiyonel tarıma kıyasla tür zenginliğinin çok daha fazla olduğuna dikkat çekerek, dünya üzerinde 6000’den fazla tüketilebilir bitki türü olmasına rağmen, dayanıklılık gibi çeşitli etkenler göz önüne alınarak, tarımsal üretimde sadece belirli türlere odaklanıldığını ve kent sakinlerinin yaklaşık 30 bitki türüyle beslendiğini aktardı.
GÖNEN, kent bahçeciliğinde küçük bir alandaki toprağın çoraklaşmasını engellemek için dönüşümlü ekim yapılarak toprak yapısının daha sürdürülebilir hale getirildiğini belirtti. Üstelik çok geniş alanlara tek bir bitki türünün ekildiği endüstriyel tarımda bitkiye bir hastalık bulaştığında tüm ekinlerin hastalanma riski ortaya çıkarken, permakültür gibi çeşitlilik içeren ekim teknikleriyle bu riskin azaltılabileceğine dikkat çekti. Bunlara ek olarak, kent bahçelerinde ürünlerin tüketiciye daha hızlı ulaştırılması sayesinde, ulaşım ve depolama kaynaklı gıda israfının ve çevresel ayak izinin çok daha düşük olmasının yanı sıra, bu üretim alanları sayesinde gıda güvenliğinin ve sürdürülebilir gıda tüketiminin sağlanabileceğinin altını çizdi. Pek çok kimyasalın kullanıldığı endüstriyel tarıma kıyasla, kent ve balkon bahçeciliğinde pestisit kirliliğinin de çok az olduğu bilgisini aktardı. İnsanları sosyalleştiren ve taze yerel gıdaya erişimi arttıran kent bahçelerinde yenilikçi ve sürdürülebilir tarımsal uygulamaların, kent bahçecilerinin deneyerek yeni yöntemler geliştirmesi ve tarımda inovasyonu sağlaması sayesinde çok daha yaygın olduğunu belirtti. Son olarak, üreticilerin ürünlerinin fazlasını taze olarak veya konserve gibi ürünlere dönüştürüp satarak da gelir elde edebileceğini ifade etti.
Teorik eğitim sırasında Sürdürülebilirlik Ofisi tarafından katılımcılara Türk kimliğinin, misafirperverliğinin ve toplumsal etkileşimin sembolü olan çay ikram edildi ve atölyenin uygulama bölümünde çay içilen karton bardaklara Osmanlı Bahçesi tarafından sağlanan roka ve fesleğen tohumlarının ekimi gerçekleştirildi. Ayrıca Osmanlı Bahçesi tarafından bitki yetiştirme kitleri hediye edilen katılımcılar, evlerine götürdükleri bu tohumlar ile birer gıda üreticisi olmanın ilk adımını atmış oldu.
Atölye, eğitmen Savaş GÖNEN ile Osmanlı Bahçesi yetkililerine teşekkür belgeleri ile hediye setlerinin takdim edilmesinin ardından sona erdi.