İstanbul Medeniyet Üniversitesi, bu yıl 13 Mayıs’a denk gelen “Dünya Göçmen Kuşlar Günü”nde göçmen kuşların yolculukları sırasında karşılaştıkları tehditlere karşı insanlardaki duyarlılığı artırmak ve yaşam alanlarının korunmasına yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla bir seminer düzenledi.
Bu sene “su” teması ile ele alınan Dünya Göçmen Kuşlar Günü’nde İMÜ Sürdürülebilirlik Ofisi “Kuş Göçünde Sulak Alanların Önemi ve Kuş Gözlemciliği” konularını ele almak üzere şehir plancısı ve kuş gözlemcisi Sezai GÖKSU’yu ağırladı. Seminerin moderatörlüğünü ise; rektör yardımcımız Prof.Dr. Yaşar BÜLBÜL üstlendi. Seminer, 13 Mayıs 2023 Cumartesi günü, saat 20:00’de Zoom platformu üzerinden çevrim içi olarak ve tüm ilgililerin katılımına açık şekilde gerçekleştirildi.
Şehir ve bölge planlama çalışmalarının doğal alanlar açısından önemli verilere sahip olduğunu ve bu alanlar üzerinde önemli kararlar verdiğini belirten GÖKSU, sunumuna bu çalışmaların en nihayetinde insan odaklı olduğunu belirterek başladı. Planlama çalışmaları kamu yararı kavramı aracılığıyla tüm insanların yaşam ve kent hakkını ele alsa da bu alanlarda pek çok canlının da yaşadığını belirtti ve bu canlıların yaşam hakkının da ele alınması için bu kavramların sorgulanması gerektiğine dikkat çekti. Bu noktada, çok disiplinli olarak gerçekleştirilen fiziksel planlama süreçlerine biyolog, zoolog, ornitolog gibi meslek alanlarının da dahil edilmesinin büyük önem taşıdığını ifade etti.
Günümüzde 8,7 milyon canlı türü olduğunu belirten GÖKSU, canlılar alemindeki sınıflamanın temellerini açıklayarak, kuşların içinde bulunduğu sınıfları açıkladı. Dünyada kayıt altına alınmış 10.000’den fazla kuş türü olduğunu; ancak habitat kaybı nedeniyle bunların %13’ünün tehdit altında olduğunu vurguladı. Bu türlerin coğrafi olarak dağılımını açıklayan GÖKSU, Türkiye’nin ise kayıt altına alınmış 500 kuş türü ile önemli bir tür zenginliğine sahip olduğunu belirtti. Görülen tür sayısının bölgedeki biyoçeşitliliğe, mevsimsel yapılara ve göç yolları üzerindeki konumuna göre de değiştiğini açıkladı. Her türün içinde bulunduğu habitatın bir parçası olarak ele alınması gerektiğini belirten GÖKSU, kuşların bu habitat içerisinde böcek ve kemirgen kontrolü, bitki tozlaşması ve tohum dağılımının sağlanması açısından da büyük önem taşıdığına dikkat çekti. Batı Palearktik bölgede bulunan Türkiye’nin kışlama ve üreme bölgeleri arasında güney- kuzey yönlü yapılan göçler açısından konaklama ve beslenme yeri olarak önemli bir yeri olduğunu açıkladı. Bu nedenle, Türkiye’deki ormanlar ve sulak alanlar gibi korunan alanların korunmasına büyük önem verilmesi gerektiğini vurguladı.
GÖKSU, sunumunun ikinci bölümünde ise; kuş gözlemciliği ve fotoğrafçılığından ve bu çalışmalar için gerekli olan ekipmanlardan bahsetti. Özellikle açık ve sulak alanlarda kuş gözlemciliği yaparken kuşlar tarafından fark edilmemek için belirli bir noktaya konuşlanmak ve örtünerek kuşun gelmesini beklemek gerektiğini ifade etti. Ancak Türkiye’de özellikle av baskısı, ormansızlaşma ve aşırı kentleşmenin kuşları daha ürkek hale getirdiğine, bu nedenle fotoğraflamanın da zorlaştığına dikkat çekti. Çekilen fotoğrafların sadece türün tanımlanması açısından değil, türlerin davranışlarının gözlemlenmesi ve sayılarının, göç davranışlarının kayıt altına alınması açısından büyük önem taşıdığını söyleyen GÖKSU, özellikle gönüllülerin kayıtları ile oluşturulan gözlem veritabanlarının biyoçeşitliliğin takibi için en önemli araçlar olduğunu belirtti. Son yıllarda sisteme girilen gözlemlerin, iklim krizi nedeniyle göç güzergahlarında savrulmalar yaşanmaya başladığını ortaya koyduğuna dikkat çekti. Kişilerin bireysel olarak yaptığı bu gözlemleri yükleyebileceği dijital ortamlar ve kullanılışları hakkında bilgi verdi ve bu veritabanlarının planlama çalışmaları için de önemli bir bilgi sağlayabileceğine dikkat çekti. Bu dijital veri tabanlarının yanı sıra, Türkiye’de kuşların kayıt altına alınması ve davranışlarının gözlemlenmesi için halkalama çalışmalarının yürütüldüğünü açıkladı.
Sunumun devamında GÖKSU, kendi çektiği fotoğraflar aracılığı ile Türkiye’de bulunan çizgili ishakkuşu, küçük akbaba gibi tehlike altında olan türler; kızıl kumkuşu gibi tehdide açık olan türler hakkında da bilgiler sundu. Seminer, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
Seminer kaydına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.