Menü Kapat

Dr. Öğr. Üyesi Burcu TAŞKIN’ın, Doktora Öğrencimiz Berfin ÇAKIN ile Sendika ve Konfederasyonlarda Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğini Ele Aldıkları Kitap Bölümü Yayımlandı

Üniversitemiz Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğretim üyesi Dr. Burcu TAŞKIN’ın ve üniversitemiz Doktora Öğrencisi Berfin ÇAKIN, Anna Elomäki, Johanna Kantola, Paula Koskinen Sandberg editörlüğünde yayımlanan ve Avrupa’daki Korporatist yapıların toplumsal cinsiyet eşitliğine etkilerini farklı ülke örnekleri ile inceleyen “Social Partners and Gender Equality: Change and Continuity in Gendered Corporatism in Europe” kitapta, Türkiye’deki işleyişi “Selecting Social Partners: Collective Bargaining for Gender Equality in the Shadow of Political Polarisation and Ideology in Turkey” bölümü ile ele aldı.

TAŞKIN ve ÇAKIN, kitap bölümünde Türkiye’deki merkezi yönetim/hükümet/devlet ve sendikalar arasındaki ilişkilerin ve pazarlığın temellendirildiği sosyal ortaklar ve korporatist karar alma süreçlerine etki edecek kesişimsel bir toplumsal cinsiyet perspektifi getirdi. Kitap, genel olarak, toplumsal cinsiyet ve siyaset araştırmalarında farklı ülkeleri, sektörleri ve aktörleri birlikte ama bir genel teori çerçevesinde AB ülkeleri çerçevesinde inceleyerek literatüre önemli katkıda bulunurken, TAŞKIN ve ÇAKIN, bu boşluğu Türkiye özelinde ama AB’nin de etkisini gözeterek ele aldı. Türkiye bağlamı, onu diğer birçok Avrupa ülkesinden ayıran bazı özel özelliklere sahiptir: Avrupa’da hem genel hem de kadınlar için en düşük sendikal yoğunluğa sahip ülkelerden biridir. Yine ekonomik gelişmişlik sıralamasında ilk 20 ekonomi içindeyken, toplumsal cinsiyet eşitliği sıralamasında gerilerde yer almaktadır. 2000’lerden itibaren AB uyum süreci ve çoğulcu politikaların yaklaşımı ile iş sektöründe daha çok cinsiyet eşitliğini gözeten politikaların uygulandığını, devlet-dışı ve uluslararası aktörlerin bu alanda uyumlu çalıştığını söyleyen araştırma, dönem dönem gerçekleşen söylem ve uygulama değişikliklerinin de altını çizdi. Çalışma genel olarak kadınların siyasal alana katılımlarında, kadınların işgücüne katılımlarında ve sektörel örgütlenmelerinde artış olsa da, bunun karar alma süreçlerine yansımadığını ortaya koydu. Türkiye’de devlet ve devlet-dışı aktörlerin ilişkisinde plüralist ağa benzeyen ama corporatist işlev gösteren ilişkiler olduğunu belirten bu çalışmada, artan ideolojik temelli toplumsal ve siyasal kutuplaşmanın hem sivil aktörlerin birlikte hareket etmelerini zorlaştırdığını, hem de kadınların ekonomik hayata, örgütsel alana katılımlarını engellendiğini ve hak taleplerini ideolojilerden bağımsız kollektif olarak savunamadıklarını iddia etmekte.  Bu araştırma, Neo-korporatist çerçeve ışığında, kadın sendika liderlerinin sol sendikalarda daha yüksek yönetici pozisyonlarında olmalarına ve özellikle cinsiyet kotaları, eşit ücretler ve ebeveyn izinleri gibi cinsiyetle ilgili konuları hedef almalarına rağmen, ideolojik duruşları ve yasal kısıtlamalar nedeniyle, bu konuların toplu pazarlığa dahil edilmesinde en önemli engel olduğunu savunurken, merkezi yönetimin sendikalarla çoğulcu ve eşit mesafede ilişki kurmasının kadınların güçlendirilmesinde önemli katkı sunacağını önerdi.

Kitap bölümü tanıtım bülteninden:

 “Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinin teşvik ettiği yasal düzenlemeleri, STK’ların ve sendikaların sayısını güçlendirmiş ve kadınların karar alma kurumlarındaki temsilini artırmış olsa da, AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği teşvikleri, sendikalar arasındaki siyasi kutuplaşma ve devlet ile bazı sendikalar arasında oluşan simbiyotik ilişki gibi yerel faktörler tarafından zayıflatılmıştır. 2009 ve 2020 yılları arasında üç konfederasyon başkanıyla yapılan yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmelere ve onların kamusal söylemlerinden yeni verilere dayanan bu bölüm, Türkiye’deki siyasi kutuplaşmanın toplu pazarlık sürecinde kadınların çıkarlarının temsilini nasıl engellediğini incelemektedir. Neo-korporatist çerçeve ışığında, kadın sendika liderlerinin sol sendikalarda daha yüksek yönetici pozisyonlarında olmalarına ve özellikle kotalar, eşit ücret ve ebeveyn izni gibi cinsiyetle ilgili konuları hedef almalarına rağmen, ideolojik duruşları ve yasal kısıtlamalar, bu konuların toplu pazarlığa dahil edilmesinde en önemli belirleyicidir.”

 

Posted in Haberler, SKA 5, SKA 8, SKA HABERLERİ