Menü Kapat

Sürdürülebilirlik Haftasında Ülkemizdeki Tıbbi Aromatik Bitki Biyoçeşitliliği Ele Alınarak Ekim Uygulaması Gerçekleştirildi

“3.İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sürdürülebilirlik Haftası” etkinlikleri bünyesinde, 18 Aralık 2023 Pazartesi günü  Sürdürülebilirlik Ofisi ve İMÜ Sürdürülebilirlik Topluluğu iş birliği ile “Tıbbi Aromatik Bitkiler Atölyesi” düzenlendi. Ercüment YILDIRIM’ın yürütücülüğünde düzenlenen etkinlik, tüm İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğrencilerinin, personelinin ve kamunun katılımına açık olarak İMÜ Sürdürülebilirlik Ofisi’nde gerçekleştirildi. İki aşamalı olarak gerçekleştirilen atölyede, öncelikle tıp, kozmetik, gıda, parfümeri gibi pek çok alanda kullanılan tıbbi ve aromatik bitkiler, Türkiye’deki tıbbi ve aromatik bitki biyoçeşitliliği ve kullanım alanları ile ilgili temel bilgiler verildi. İkinci aşamada ise; Sürdürülebilirlik Ofisi tarafından Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi iş birliği ile sağlanan tohumlar ile çörek otu ekimi uygulaması gerçekleştirildi.

Atölyenin teorik eğitim bölümüne tıbbi aromatik bitkilerin, sağlık risklerine karşı tıbbi etkilerinden faydalandığımız bitkiler olduğunu söyleyerek başlayan YILDIRIM, pek çok bitkinin tıbbi bitki olabileceğini belirtti. Örneğin söğüt ağacının içeriğindeki maddelerden olan salisilik asidin aspirinin hammaddesi olup ağrı kesici özelliği olduğu bilgisini aktardı. Kullanım amacına ve uzmanının verdiği dozaja göre tüm bitkilerin tıbbi özelliklerinden faydalanılabileceğini ifade etti; ancak yanlış doz ve kullanımlardan kaçınmak için öneri alınan kişinin mutlaka tıp eğitimi almış biri olması gerektiğinin altını çizdi. Başka bir tıbbi bitki olan civanperçeminin kadınlarda adet dönemi ağrı ve rahatsızlıklarını tedavi ettiğine dair tıbbi bulguların olduğunu, ancak dozun çok düşük tutulması gerektiğini söyledi. Sakinleştirici özelliği olan bitkilerden melisa ve papatyayı sayan YILDIRIM, bunların aktarlarda satılan örneklerinin genellikle tıbbi etkisi olmayan veya çok az olan türler olabileceğine dikkat çekti. Pek çok türü olan papatyanın tüm türlerinin tıbbi özellik taşımadığını belirterek, tıbbi papatyanın diğer türlerden nasıl ayırt edilebileceğine dair bilgiler sundu.

Tıbbi bitkileri hasta olduktan sonra değil, hastalıklardan korunmak için kullanmak gerektiğinin altını çizen YILDIRIM, örneğin pandemi döneminde öne çıkan sambucus nigra yani mürverin bağışıklık sistemini destekleyici etkileri için kullanıldığını belirtti. Özellikle Batı Anadolu’da doğal yayılım gösteren üç yapraklı Anadolu adaçayı üzerinde bilimsel incelemeler yapılmakta olduğunu aktaran YILDIRIM, öte yandan genellikle kaynatılarak veya demlenerek içilen ıhlamurun tıbbi etkilerinden faydalanmak için oda sıcaklığında suyun içerisinde 8-10 saat bekletildikten sonra hiç kaynatılmadan içilmesi gerektiği bilgisini verdi.

Güvenli tıbbi kullanım yöntemlerinin, dozajının ve yararlarının ortaya çıkarılması amacıyla her bitki için klinik çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayan YILDIRIM, bitkilerin çay olarak içildiğinde genellikle güvenlik seviyesi içinde kalındığını belirtti. En doğru türü saf olarak alabilmek için aktarlardan alırken bitkilerin öğütülmüş olarak değil, dal veya kök halinde alınmasını tavsiye etti ve genelde köklü olanların kaynatılarak, yaprak ve çiçek halinde olanlarda ise; demleme yani infüzyon yönteminin kullanılmasının uygun olacağını aktardı.

Kozmetik sektöründe kullanılan bitkilere de değinen YILDIRIM, yaşlanma geciktirici özelliği nedeniyle yaygın olarak kullanılan ölmezotu ya da altınotunun nükleer serpintinin olduğu yerlerde bile canlılığını koruyabildiğine dikkat çekti. Birçok değerli tıbbi bitkinin doğal habitatı olan ülkemizin tür zenginliği açısından şanslı olduğunu; ancak bu konu üzerinde çalışan yeterli araştırmacı olmadığından sağlıklı ve yeterli verilerin olmadığını belirtti. Kozmetikte parfüm yapımında uzun zamandır kullanılmakta olan nergisin yakın dönemde çalışmalarla tıbbi özelliklerinin de gösterildiği ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğine yönelik bulgular olduğu bilgisini verdi. Dünya üçüncüsü olduğumuz Isparta gülü yetiştiriciliğinde, 70’lerden sonra gerileme olduğunu ve gülün olduğu bölgelerde lavanta ekilmeye başlandığını aktaran YILDIRIM, tıbbi özellikleri yüksek rakımlarda artan lavantanın Türkiye’de üretilen türlerinin aktif içeriğinin düşük olduğunu kaydetti. Dikkat eksikliğine karşı kullanılabilen biberiyenin yağını çalışma ortamlarında bulundurmanın faydasına dikkat çeken YILDIRIM, keten yağının da bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ama beslenmenin iyileştirilmesine yönelik zaman zaman gıdalara katılmasında bir sakınca olmasa da günlük doz olarak kullanılmasının doktor kontrolünde olması gerektiğinin altını çizdi.

Çin’de bulaşıcı hastalıklardan sıtmaya doğal bir tedavi bulma girişimlerinin bir sonucu olarak mevcut geleneksel bilgileri tarayan bir Çinli bilim insanının, artemis yani peygamber süpürgesi veya yıllık pelinotundan sentezlediği bir malzemenin sıtmayı önleyebileceği ve tedavi edebileceğini keşfederek 2011 yılında bu çalışmasıyla Nobel ödülü aldığını belirten YILDIRIM, ülkemizin bu bitkinin doğal habitatlarından olduğunu ve tıbbi bitki olarak Aksaray’da yetiştirilmeye başlandığını söyledi ve bu sayede kinin gibi yan etkileri olmayan bu ilaçla sıtmanın tamamen bitirilebileceği bilgisini verdi. Öte yandan çarkıfelek yani passiflora bitkisinin sakinleştirici etkisi olduğunu ve Türkiye’deki türlerinin zehirli olmayan türler olduğunu aktardı.

Teorik eğitimin son aşamasında uygulaması yapılacak çörekotu bitkisinin ekim yöntemleri hakkında bilgi veren YILDIRIM, tıbbi aromatik bitkilerin üretiminde ya tohumdan alma ya da lavanta ve ıtır gibi bitkilerde çelikten alma yöntemlerinin kullanıldığını belirtti. Bitkinin dalını kırarak köklendirdikten sonra dikmek anlamına gelen çelikten alma yönteminde, bitkinin uçlara doğru yeşilimsi olan, odunsulaşmamış kısımları bahar aylarında alındıktan sonra önce kapalı ortamda bardak içerisinde güçlendirildiğini, ardından Mayıs ayı civarı toprağa aktarıldığını açıkladı.

Teorik eğitim sırasında Sürdürülebilirlik Ofisi tarafından katılımcılara Türk kimliğinin, misafirperverliğinin ve toplumsal etkileşimin sembolü olan çay ikram edildi ve ardından çay içilen karton bardaklara çörekotu ekimi gerçekleştirildi. Uygulama aşamasının başında, YILDIRIM, çörekotu bitkisini tanıttı ve Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi tarafından atölyede kullanılmak üzere gönderilen tohumların, tıbbi özellik taşıyan bir tür olduğunu belirtti. Atölyede kullanılan çörekotu türünün nigella damascena olduğunu açıkladı ve tıbbi amaçlı kullanım için doğru alt türün kullanılmasının şart olduğunu belirtti.

YILDIRIM, atölyede uygulanan tohumdan dikme yönteminde çörekotu gibi sert tohumların bir gün önceden ıslak bir bez içerisinde bırakılarak nemlendirilmesinin önemini vurguladı. Uygulama aşamasında öncelikle, ekimin yapılacağı kaplarda drenajı sağlamak için bardakların dibine birer delik açıldı ve ardından bardaklara bahçe toprağı konuldu. Tohumlar toprağa açılan küçük çukurlara konuldu ve üzerleri parmakla sıvazlandı. Sonrasında sprey sulama ile bitkiye can suyu verildi ve nemi koruyabilmek için üstleri kapatıldı. YILDIRIM, bitkiler filizlendikten sonra bitkinin çürümesine engel olmak için suyun bitkinin gövdesine değdirilmeden toprağa verilmesi gerektiğini vurguladı ve filizler belli bir boya geldikten sonra rahat gelişebilmeleri için ayrı ayrı saksılara aktarılmasını önerdi.

Uygulama aşamasından sonra YILDIRIM, katılımcıların kendi çörekotu tohumlarını nasıl toplayacağına dair bilgiler de aktardı. Her bir tohumun filizlenmesi ile gelişecek çiçekten yaklaşık ellişer tohum çıkacağını belirtti. Çörek otu tohumlarının mutfaktaki kullanım alanlarına değindi ve oluşacak tohumların bir kısmının ayrılarak yeniden ekilmesi ve çoğaltılarak sürdürülebilirliğin ve türün devamının sağlanmasının önemine dikkat çekti. Gıda piyasasında pazarlanan çörekotlarının türünün bilinemeyeceğini, tohumların ısıl işlem görmüş olabileceğini ve bu nedenle zarar görmüş olabileceklerini ve bu nedenle çimlenme oranının temin edilen tohumlardan çok daha düşük olacağını belirtti. YILDIRIM ayrıca, bir peyzaj unsuru olarak kullanılmasa da çörekotunun farklı renklerde açan çiçeklerinin güzel bir hediye ve saksı çiçeği olabileceğine ve bitkinin çiçeklerinin de arılar için çok iyi bir dölleyici olduğuna dikkat çekti.

Atölye, eğitmen Ercüment YILDIRIM’a teşekkür belgesinin takdim edilmesinin ardından sona erdi.

Posted in Haberler, SKA 15, SKA 2, SKA 3, SKA HABERLERİ